Yaratıcılık çoğu zaman sıfırdan bir şey yapmak değil, var olanı duyumsayıp yeniden kurmaktır. Kimi zaman bir tasarımcı, kimi zaman bir gözlemci gibi yaklaşmak; çok sayıda, çeşitlilikte oyun incelemek bir oyunu sadece deneyimlemekle kalmayıp çözümlemeyi de mümkün kılar.
Bir oyunu çözümlemek, yani oyunun yapısını, kurgusunu, akışını ve oyuncular üzerindeki etkisini incelemek yalnızca oyuna değil, oyun tasarımının doğasına daha fazla maruz bırakır. Bu çözümleme, zamanla özgün yaratımların zeminini hazırlar. Bu yaklaşım, sadece ne söylendiğini değil, nasıl söylendiğini de görmeyi sağlar; yani deneyim yalnızca tüketilmez; yorumlanır, dönüştürülür ve yeniden kurulur.
Orijinal Yaratıma Giden Süreç
Gözlemden özgünlüğe giden yaratıcı süreci aşağıdaki gibi düşünebiliriz:
- Sindirme
Çok dinlemek, çok okumak ya da oynamak aslında bilgiyi ve deneyimi içselleştirme anlamına gelir. Bu bir tür “ham madde” toplama sürecidir. Ancak orada kalınırsa sadece tekrar olur. Gerçek yaratıma dönüşmesi için başka bir sürecin başlaması gerekir. - Sezgisel Harmanlama
Maruz kalınan şeyler zamanla bilinç dışında harmanlanır. Farkında olmadan oyun mekaniği ya da anlatı kurgusu zihnin arka planında işlenmeye başlar. O sırada başka bir şey yaparken, belki yürürken, bir durakta beklerken ya da başka bir işle meşgulken bir anda yepyeni bir fikir belirir. Bu bir “ilham” anıdır, ama aslında hazırlığın görünür hâle gelmesidir. - Dönüştürme
Yaratıcılık çoğu zaman var olanı dönüştürmektir. Kopya, düz bir tekrarken; dönüşüm, özümseme ve yeniden yorumlama içerir. Kendi anlam dünyasını, deneyimlerini ve duyumsal farkındalığını dahil etmektir. Ortaya çıkan şey, hem tanıdık hem de yepyenidir. - Boşluk ve Sessizlik
Maruz kalmak kadar sessizlik de yaratımın önemli parçasıdır. Her şeyi dinledikten sonra hiçbir şey dinlememek, her şeyi oynadıktan sonra hiçbir şey oynamamak, zihnin geri çekilip özü damıtmasına olanak tanır ve bu ihtiyaçla gelen bir sessizlik halidir, pasiflik değil, yaratımın içsel sessizliğidir.
Yaratımı Tetiklemek
“Ben olsam nasıl yapardım?” sorusu üretimin kapısını aralar ama ötesine geçebilmek için şu sorular yol açıcı olabilir:
- Bu yapıyı kendi sezgimle nasıl başka bir forma dönüştürürüm?
- Bende en çok hangi duyguyu uyandırdı ve bunu başka nasıl aktarabilirim?
- Bu yapıdan yola çıkıp neyi eksik buluyorum ya da ne eklemek isterdim?
- Yeni bir şey ifade etmek isteseydim, bunu nasıl bozardım?
soruları ile de bir oyuna yaklaşmak donanımınızı dönüşüm alanına taşır.
Tıpkı Çocuklar Gibi
Çocuklar söylenene değil, yaşanana bakar. Gözlemler, sezgisel olarak yorumlar, sonra iç dünyasında anlamlandırır. Bu da bir tür kendilik inşasıdır. Bu sayede öğrenme değil oluş süreci devreye girer.
Tıpkı bir çocuk gibi,
- yaratımda önce gözlemleriz,
- sonra içimizde bir anlam kurarız, aslında gözlemi yorumlamaya başlarız,
- en sonunda da o anlamın içinden özgün bir üretim çıkar.
Yaratım, her zaman “yeni bir şey yapmak” değildir. Bazen sadece başka bir yerden bakmaktır.
Kendi Yaratım Sürecini Başlat
Aşağıdaki adımlarla oyunlara sadece oyuncu olarak değil, yaratıcı bir gözle yaklaşabilirsin:
1. Bir oyun seç:
Sana ilham veren, tekrar tekrar oynamaktan keyif aldığın veya geliştirme potansiyeli gördüğün bir oyunu belirle.
2. Oyunu oynamadan önce düşün:
– Bu oyunda neyi eksik buluyorum?
– Hangi duygu veya fikir daha güçlü olabilirdi?
– Bu oyunda eksik ya da dışarıda bırakılmış ne olabilir?
– Farklı yaş grupları ya da ihtiyaçları olan kişiler için ne tür zorluklar barındırıyor?
3. Oynarken gözlemle:
– Kurgu nasıl ilerliyor?
– Karar anları ne kadar etkili?
– Oyuncular arasındaki etkileşim nasıl şekilleniyor?
4. Oyun sonrası yaratıcı sorularla düşün:
– Ben olsam nasıl yapardım?
– Bu yapıyı bozup başka bir forma nasıl sokabilirim?
– Bunu kendi sezgimle birleştirsem ne çıkardı?
– Kim için, nasıl bir deneyim yaratıyor?
5. Ufak bir değişiklik tasarla:
Yeni bir kural ekle, farklı bir karakter geliştir, alternatif bir oyun sonu düşün.
Küçük ama özgün bir dokunuşla, kendi yaratım sürecini başlatabilirsin.
Her yaratıcı fikir büyük değişimlerle değil, bazen sadece “farklı bir bakış” ile başlar. Gözlemlediğimiz her şey, bir ihtiyacın izini taşır. O izleri fark etmek, yaratımın en derin biçimlerinden biridir.
Deneyim sadece tüketilmez; dönüştürülebilir.